Her şeyden uzak, Her yere yakın...

Proje kafası diye bir şey gerçekten de var.

Bir süre ve birkaç defa maruz kalınca bulaşan bir tür virüs gibi bir şey.

Bir kez insanın kanına girdi mi, hücresine kadar da iniyor.

Ondan sonra insan artık etrafındaki hatta iç dünyasındaki her şeye potansiyel proje gözü ile bakar oluyor.

– Bununla / Burada ne yapılır? Nasıl yapılır? Sonunda neler olur? Kimlere değer dokunur? Kimlere fayda sağlar?

Onlarca soru otomatik olarak devreye girer, cevaplar ise en az sorular kadar bazen onlardan bile hızlı ürerler.

O noktadan sonra insanın düşün yapısı yaşayan organizmaların en hızlı evrim geçirenleri gibi işlemeye başlar.

İlk düşünce tek hücreli gibidir ve basitçe bölünerek başlar, ama kısa bir süre sonra çok hücrelilerin özel gelişim modunda çoğalan bir zihinle bulursun kendini, hatta mutasyonlara doğru giderken…

İnsan bu kafada iken; baktığı, duyduğu, okuduğu, fark ettiği, tanık olduğu, deneyimlediği, etkilendiği, hatta örselendiği, zarar gördüğü, mahrum edildiği bir şeyi,

Proje mantığı ile değerlendirir, proje dili ile kurup kurgular, proje basamakları ile takvimlendirirken bulur kendini.

Elinde olmadan olası işbirlikçileri, sürece dâhil olabilecekleri, katkıda bulunabilecekleri, bundan fayda sağlayabilecekleri aklından geçirmeye başlar…

Canlı cansız potansiyel tüm destek kaynaklarını, bunları nasıl canlandırabileceğini, önerilerini, önermelerini, dayanaklarını, savlarını geliştirmeye başlar… Neredeyse istemsizce yapar bunları.

Canı hiç istemediği halde kendini toplantı ve buluşmaların nasıl verimli olacağının derdine düşmüş yakalar.

Yaşam rehberini taramaya başlar;

Akıl alabileceklerini, akıl çarpıştırabileceklerini… Aklını çoğaltacakları ve çürütecekleri…

Şeytanın avukatlığını en iyi yapacakları ve ilham kaynaklarını arar bulur o rehberden.

Ve tabi ki kendi gibi bu fikre heyecanlanabilecekleri… Onun gibi ve onunla yükselebilecekleri.

Tavuğun suyunun suyu mantığı ile çalışır böyle anlarda insanın kafası.

– Bundan bir de metin serisi çıkar… Belki sonra bir belgesel… Belki sürekli bir eğitim programı…

– Kim bilir bir oluşum da hayat bulabilir… Belki insan bile istihdam edilir…

– Ya da belki buradan şu bilinç, bu hareket alır başını yayılır

Derken derken on yıllık hayallere koşar insan…

İnanır, umut eder, hayal eder, “neden olmasın yahu” der…

“Bir yola çıkalım da sonrasına bakılır” der…

Koşulları, engelleri, zorlukları analiz eder, boşu doluya doluyu boşa koymaya başlar hemen.

Bu kafanın kendisi içten yanmalı motorla çalışır bizatihi.

Motive edilmeye gerek duymaz ama hele bir de benzerlerini bulursa işte o zaman keyfine diyecek, onu tutacak bulunmaz…

İlham vermekten, motive etmekten gocunmaz…

Hayal kırıklıkları,  boşa çıkan denemelerle sallanır ama yılmaz…

Bir tür hacıyatmaz gibi olmayı gerektirir bu kafa.

Yere çakıldın gibi olur, ama senin bile anlayamadığın bir şey seni kendi zemininden iter yeniden ayağa dikip kaldırır.

Bir tür Anka kuşu ruhu barındırır bu kafa.

Yanar kül olur, tam “bu sefer bittim” derken, küllerinden yeniden var olur.

Kendi Gözyaşı ile şifa olmayı bırakamayacağı misyonu sanır.

Bu kafadaki insanlar kapı olmazsa bacayı yoklar…

Çok gerekirse önce bir kapı yapar, sonra onu çalar, ardından kapının arkasına geçer açar.…

Hiç sakınmaz bir de sıcak hoş geldin selamı çakar.

Bu kafa ile düşünmeye başlayınca insanın tüm sistemi kendini, her an pratik, seri, esnek hareket edebilmeye göre ayarlar…

Adaptasyon yetileri bukalemun seviyesine çıkar, bu kafa ile yaşayan insanın sistemi norm tolerans eşikleri için “çıtaları kaldırın” devrimine hazır yaşar.

Bellek yanlı çalışır bu kafada…

Önceki deneyimlerin acıları, zorlukları siliktir, doygun doyurucu anılar ise sanki hd kalitesindedir.

Bu kafanın insanı duygusaldır rasyonel olduğu kadar…

Romantiktir profesyonelliği ile yarışacak miktar…

Bu kafa bir miktar deliliktir… Bir miktar kahramanlık gerektirir.

Tartışmasız ve kesin olan illa ki bir çeşit hastalık, bir tür illettir.

Ama kabul etmek gerekir ki; tutkular arasında en kolay anlam yüklenebilir olanlarındandır.

Gerçi nihayetinde bunun da ödülü bir çeşit tatmin ve hazdır.

Sadece adresi dolambaçlı, yolu çetrefilli, güzergâhı karmaşıktır.

Güzelliği tatmin ve hazzın,  birey ölçeğinde kalmayıp, paylaşılıp, çoğalabilir olmasındadır.

Kurtulmak mümkün müdür? Bilinmez.

Çünkü bir kez kapan kurtulmakla pek ilgilenmez.

Bizim de içimize bir kez bu mikrop kaçmış.

Dolayısı ile becerimiz, donanımımız dâhilinde olan projelere niyet etmek sanki artık kaçınılmaz olmuş

Anlattık ama bir yandan da adı üstünde bu bir kafa hali, anlatmakla yazmakla olacak gibi değil

O yüzden çok merak ediyorsanız Ya da bir projeniz varsa bize yazın ya da arayın.

Her şeyden uzak, Her yere yakın...